Hikaye, Şehir

Radio City

93058bb485cec2f8a45895460afb3e34

sene ’79. mesela bugün bu camdan bakan sensin. uluslararası gemi ticareti yapan bir firmada çalışan vasat bir adamsın. yeni mezun olduğun için eline düzgün para geçmiyor, işe yakın olmak için yığma tuğladan bin daireli fabrika gibi bloklardan birinde oturuyorsun. aslen polonyalısın, baban savaştan kaçmış gelmiş buraya limanda işçi olmuş sonra sen doğmuşsun. annen yaşlı bir ev kadını. baban yok, ölmüş. evde tüplü televizyonun var. herkesin evinde tüplü televizyon var. caddelerde kırmızı yeşil ışıkların hemen yanıbaşlarında jetonlu telefonlar var. haftada bir-iki akşam rutin içmeye çıktığın bi arkadaşın var. başkanlık seçimleri olacak, oy vereceksin ama vereceğin oy bir işe yaramayacak bunu da biliyorsun. aslında bakarsan bir işe yaradığında ne olacak, bunu bilmiyorsun. lanet olsun gitmen lazım bu ülkeden ama gidemezsin. çünkü amerika o kadar büyük ve sen o kadar küçüksün ki amerika’nın sınırları dışında ne olduğunu bile bilemezsin. korkarsın. içinde kaybolursun amerika’nın, o kadar kaybolursun ki dışındaki bir hayatın varlığından bile korkarsın. amerika’dan kaçamazsın peki nereye kaçacaksın? böyle hikayelerde hep batıya gidilir, sen de batıya gideceksin. benzin bitene kadar süreceksin…


Şehir

“Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim,” dedin,
“bundan daha iyi başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim ülkede.”

Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma-
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.

Konstantin Kavafis

Standart